18 Eylül 2012 Salı

Yeniler Bi Adım Öne Çıksın

Yaz geçiyor, sevgili okur. Her şey gibi, "kendine ait bir yaz" da bitmek üzere. Evde oturmalar, kar yağsın diye dua etmeler, renkli battaniyelere sarınıp kadeh tokuşturmalar ha başladı ha başlayacak.

Yaz için stoklanan kitapların da sonu gelmek üzere. Eylül'ün de gidişiyle kimsesiz kalmamak için yine aldık kalemi kağıdı elimize güzel bir liste yaptık. Birazdan görüceğin kitaplar henüz okunmadı, ama kışlık planlarına eşlik etsin diye seninle paylaşıldı. Okunan arka kapak yazıları, yazar hayatları, sayfa kokuları gösterdi ki bu kışı birlikte geçireceğiz.

Buyrun salona geçelim,

Siren Yayınları
Salvador Plascencia
Çev: Begüm Güzel
224.sy

Yazı bu kitapta "matbu bir ses" gibi duruyormuş efem, öyle söylüyorlar.

"Kelimeler birer yara izi gibi tutunacak kağıda"





Tembel Hayvan Yayınları
Mike Segretto
Çev: Cihat Taşçıoğlu
176 sy.


"Bu kitabı son müsveddeleri dikkatle okurken yüzüne yerleşen tiksinti gerçekten ilham verici olan anneme adıyorum.."





İletişim Yayınları
Akif  Kurtuluş
271 sy.

En hevesli okuyacağım kitaplardan biri. "İlk cümle"nin aşkına değil sadece, bu kitap bir aşk romanı, ümitsizlikle büyüyen bir aşkın romanı. Bakın ilk cümlesine, ne inandırıcı ve ne çok mut dolu..

"Hayır, bu kez başka türlü olacak."




İletişim Yayınları
Tarhan Gürhan
71 sy.

Bir alkol/süzlük güncesi, üzerine delilik ve merak serpiştirilmiş bir başlama ve bırakma hikâyesi. 

"6. Mart. 2001 / Dikmen
Boşluğu ve perişanlığı sızdırıyor günler sadece.."




Metis Kitap
Svetlana Boym
Çev: Yiğit Yavuz
328 sy.

Yıl 1939, Paris'te bir Rus göçmeni. Avrupa, Rusya'da yaşananları sadece "heyecan verici" olarak yorumluyor. Köksüzlüğü ve entelektüelliğiyle tanınan Nina hiç bilmediği bu topraklarda bir cinayete kurban gidiyor. Bu cinayetin peşinden giden Tanya'nın öyküsünü okuyacak gibi duruyoruz biz de. 




Süveterli sürüler çobanlarını izlemeye devam etsinler sevgili okur, biz kitaplarımızı "hüüüp" diye içimize çekelim. Sımsıcak bir kış elbette mümkün..

16 Eylül 2012 Pazar

13 Eylül 2012 Perşembe

Gidelim Buralardan, Dayanamıyorum

Günlerden keyif, mevsimlerden akşam soğuk olur ceketini yanına al, senelerden mutluyuz.

Geçen pazar kafferengi yumuşacık bir kanepenin üzerinde birbirinden farklı üç kadının hayatını izlemekle geçti. Filmler bittikten sonra anladım her şeyi. "Hep sonradan.." Giriş, gelişme, sonuç gibi bi'şey oldu, aklım şaştı düşündükçe. Tesadüfen seçilen üç film, yepyeni bi öykü yarattı kendince. Nosta mest oldu.

1. Bölüm (Giriş): Lola Versus



Lola, aşık olduğu adam tarafından parlak bir yüzükle ödüllendirildi ya da öyle sandı. Lanetin başlangıcını sezemedi. Her şey bir (1) günde oldu. Yatak boş, kendi sarhoş, ruhu umutsuz.

Fransız edebiyatıyla ilgileniyor, tek hayali tezini bitirmek. "Sessizlik ve Mallermé" hakkında yazmak sandığından çok daha zor. Hele yalnızken, cips ve çikolata yemekle bu kadar meşgulken, terk edilmişken. Dostlarla kavgalar edildi, tuhaf erkekler denendi, yollarda içkiler içildi, sarhoş olunup küfürler edildi, anneyle dertleşildi, babaya sığınıldı. Hiç biri kâr etmedi, yine görüşüldü terk eden sevgiliyle. Yılların birlikteliği tek geceye indi. Ve bu acınası sürünceme Lola'nın yeni bir hayata karar vermesine kadar uzadı gitti.


2. Bölüm (Gelişme): Away We Go



 Lola yeni hayatına başlamış (ilk aşklar hep mutsuz biter zaten) ve adı Verona olmuş, sol parmağına yüzük takmamaya kararlı, çok mutlu. Böylesine bir aşkı hayal bile edemezdi. Ve bi gün hamile kaldığını öğrendi, hiç tereddütsüz bebeğini dünyaya getirmeye karar verdi. Bazı sabahlar ağlayarak uyandı yine de "biz bu birbirini sevmeyen insanların dünyasında nasıl ayakta kalıcaz.." diye söylendi, sevdiceğinden güç aldı.

Bir sabah taktı çantasını koluna yollara düştü. Sevdiği insanların yaşadığı şehirlerde kendine bir yer edinmek istedi, çocuğunu sevmeyen anneler gördü, bi'türlü anne olamayan kadınlar tanıdı. Bebeği için endişelenen sevgilisini yatıştırdı. Hep sevdi, çok sevdi..


3. Bölüm (Sonuç): Rabbit Hole


Alt üst olmuş bir dünya. Artık adı Verona değil, bundan böyle Becca. O delice aşık kadından geriye bahçesiyle ilgilenen ve sadece gerektiğinde kısa cümlelerle konuşan mutsuz bir kadın kaldı. Bebeğini kaybetti çünkü. 4 yaşında, yeni yeni resim çizmeye başlayan o muhteşem şey geldiği kadar çabuk çıktı dünyasından.

Artık her şey çok anlamsız, kocasının davranışları, annesinin onu sahiplenişi hatta kız kardeşinin hamile kalması bile onu sinir ediyor. Böylesine yıkık bir dünyada ayakta kalmak çok zor. Tutunacak tek bir dal var şimdi, bebeğinin "kazara" ölümüne sebep olan o genç adamla yaptığı sohbetler.



Kadınların bir çuval dolusu umutla, elleriyle, gözleriyle ince ince inşa ettikleri bu dünya her filmde yeniden yıkılsa da ayakta kalmanın yolu kör karanlıkta bile bulunuyor. Bi yerinden çekiştiriyor yaşam seni illa ki..
Related Posts with Thumbnails