"şeytan siması tanrı'yı temize çıkarmak için bulunmuş en iyi kurnazlıktır" (totem ve tabu, s.freud)
yaratıcının katında -ki ilahi varlık kutsallığı gereği en yüce iyiye eşdeğerdir- başlayan ayrılma (tanrı'nın kutsallığı ve şeytanın günahkarlığı) dinsel alandan siyasal söyleme ve hatta kendi bireysel ilişkilerimizin en derinine kadar nüfuz etmiştir, o denli özümsenmiştir ki "ötekileştirme" normal bir toplum yapısının devamı için olmazsa olmazlardandır bence.
kutsal kavramların (tanrı ya da ulus, vatan... ne derseniz) kusursuz olması gerektiğinin bir sonucu olarak da düşünebiliriz "ötekileştirme"yi; yüce bir yaratıcının karşısında tüm kötülükleri yükleyebileceğimiz bir şeytan, alman toplum yapısını ve kökensel manada sami ırkının ariliğine leke süren yahudilerin ödemek zorunda kaldığı kefaret, aynı soyun devamı olan yahudi israil ulusunun kutsal vatan toprağını kirlettiğine kanaat getirdiği filistinlilere ödettiği bedel ya da türklük kimliğinin savunusunu hastalık raddesine vardırmış bir vatandaşın pazarda dolaşırken, "tüm belaların" (işsizlik,hırsızlık, düzen bozukluğu..." sorumlusu olarak addettiği kürt kimliğine sahip (ve hatta kimlik de değil, fiziksel bir kodlama söz konusudur burada) bir satıcıdan alışveriş yapmaması....
temel bir kavramın tersine çevrilmiş halidir ötekileştirme; "başkasına\nın karşı sorumluluk"tan, tüm belaların "başkası"ndan kaynaklandığı savunusuna giden tehlikeli bir tersine çevrilme durumudur. tüm sorumluluğu "başka"sına yükleyerek (soykırım yapan nazilerle şu anki "demokratik" almanya'nın ilgisinin olmadığı, keza cumhuriyetin ilk yıllarında azınlıklara yapılanlarla şu anki durum arasında yapay bir uçurumun yaratılması) kutsallığa ulaşma güdüsüdür. her kutsallıkta olduğu gibi bunun yöntemlerini belirleyen de egemen yapıdır. yani dünün dinsel toplum yapısı ya da bugünün modern devleti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder