27 Nisan 2011 Çarşamba

Penye ve Hakikat

Bazen bi bulantıdır geliyor, can sıkıcı. Şiir okumak yine de iyidir. Osman Konuk okumak da iyidir. "Penyelere iman etmemeliyiz, astralara ve iphonelara da" diyor usuyitik. Haklı. 


iyiydik. penyelere inanıyorduk
doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye
iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine
kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine inanıyorduk
adı fatma, fatma'ya hemen inanıyorduk
sergio leona'ya, elektrik enerjisine
adı ali, ali'ye niçin inanmayalım


iyiydik

ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk

birincisi doğaçlamaydı zaten
üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı
insan haklarına inanıyorduk
john locke'a ve john wayne'e
bir yerden bir yere gitmeye inanıyorduk
montlara, pamuk tarlalarına, virginia tütününe



ölülerin yönetimindeki dirilerin savaşına

ama en çok penyelere

"lili marlen şarkısı ne kederlidir"
aldık, kabul ettik; çok kederlidir
buralarda bir yerdeydi, ona da inanıyorduk
her neydiyse zaten şüphe yok inanmamıza
el kameralarına, merhamete… reno toros'a
nerdeyse iman edecektik üretimden kalkmasa



iyiydik

penyelere inanıyorduk. monogamiye ve sürprizlere

sürpriz diyen bir ağzın kibirli büzülüşüne
bikini adasına ve bahçıvan pantolonlara
kremlere ve troçki'nin dürüst biri olduğuna nedense
kiraz zamanına, tanpınar' a
istanbul dünya başkentidir cümlesine ve kepekli pirince



kayıp kardeşlere, ölü dillere, mühendislere

kayıp kardeş fikrinde kulağa hoş gelen bir şey yok mu

jodie foster'a ; hep beraber
elmalılı tefsirine, bir kısmımız
çok azımız karabaş tecvidine



terlemeye, rutubete, madonna'ya

vatan değerli bir arsadır, millî emlakçılara

devlet demiryollarına ve halkın karayollarına
çift güllü yasin kitaplarına
mor beyaz afyon çiçeklerine değil ama
bir daha: çift güllü yasin kitaplarına



kendine iyi bak dileklerine; görüşürüz

niye görüşeceksek

şadırvanlara, antik dünyaya; roma ve üç kıtaya
sözleşmelere ve sosyal sigortalara
yerlere tükürmemeye
-göklere tükürebilirsiniz-
israiloğulları israilkızlarını öldürürken
iyiydik, penyelere inanıyorduk


23 Nisan 2011 Cumartesi

Virginia'nın Dalgalar'la imtihanı


Bilen bilir ey insan, bu aralar bi Virginia sevdası aldı beni. Aşırı bi heves, tuhaf bi buyurganlıkla okutuyor kendini. Çoğu zaman onu anlayamadığımı ve bu kısıtlı algımla asla anlayamayacağımı bilsem de vazgeçmedim Dalgalar'ın sayfalarını çevirmekten. Aşk'ın, intikam'ın, şiir'in, dostluğun, ölüm'ün, yalnızlık'ın altını öyle derin çizmiş ki.. Öyle saf ve öylesine umutsuz ki.

Onlarca satır var kurşun kalemimle işaretlediğim. Ama her zaman yaptığım hatayı bu defa yapmayacağım. Aşkla, aşkın o eşsiz hüsranıyla kirletmeyeceğim Virginia'yı. Bir tanesini seçtim senin için. İnsan'ı anlatanı. Seni anlatanı. Oku bak, gerçekle yüzleşmek ne kadar ızdırap verici.

"Ah insanlar, nasıl da nefret ettim sizden! Nasıl da dirsek vurdunuz, nasıl da önümü kestiniz. Oxford Caddesi'nde nasıl da iğrenç görünüyordunuz, yeraltı treninde karşılıklı oturup birbirinize gözlerinizi diktiğinizde nasıl da pistiniz! Şimdi tepesinden Afrika'yı göreceğim bu dağa tırmanırken bilincim sizin kahverengi kâğıt paketlerinizle, yüzlerinizle boyalı. Siz lekelediniz beni, çürüttünüz. Öyle de kötü kokuyordunuz, kapıların dışında, bilet almak için kuyruk olduğunuzda. Hepiniz gri ve kahverenginin bulanık gölgeleri içindeydiniz, bir şapkaya iliştiriliverilmiş tek mavi tüy bile yoktu. Hiçbiriniz şu olmaktansa bu olma yürekliliğini gösteremiyordunuz. Bir tek günü geçirmek için ruhlarınızda nasıl bozulma olması gerekiyor; ne yalanlar,eğilmeler, kazıp bir şeyler çıkartmalar, düzgün konuşmalar, kölelikler! Nasıl da zincirlediniz beni bir noktaya, bir saate,bir sandalyeye, kendinizi de karşıma oturttunuz! Saatler arasında uzanan beyaz boşlukları nasıl da kaptınız benden; kirli topaklar yaptınız yuvarlayıp onları, çöp kutusuna attınız yağlı pençelerizle. Oysa onlar hayatımdı benim."

19 Nisan 2011 Salı

Derin Düşünce No: 5 / Kahve ve Sigara Birlikteliği


  • Verilen sözlerin tutulduğu nerde görülmüş?! Sen hep kendini kandırdın nosta!
  • "Sabrettiğiniz için size selam olsun!" diyor göklerden inen bir kitapta. Aldım başımın üstüne koydum.
  • Onlarca kitapla aynı odada kalma korkusu, peşisıra umutsuzluğu da sürüklüyor. Odalar değişiyor sonra, çekyatlara talim başlıyor. Yeni  nevresim takımları, olmadık yastık yüzleri değiyor yüzüne. Olsun, kaçış da bir eylemdir!
  • Kimse kimsenin dilinden anlamıyor. Neden böyle ki?! "Sitemkâr bir insan olmaya başladın nosta, bu böyle olmaz" diyor içsesim.
  • "Süperman, süperman olmak lazım bazen!"
  • Günde iki paket sigara içmek derde deva değilmiş. Bunu da tecrübeyle sabitledik. Sıradaki.
  • Her kitabın bir yaşı var, derlerdi inanmazdım. "Şimdi" doğru zamanmış Virginia Woolf'a başlamak için.
  • Engizisyona "Siz ne derseniz deyin, Dünya yine de dönüyor" diyen Galilei'in idam cezası 1642'de gerçekleştirildi. 1992 yılına gelindiğinde Kilise yapılan infazın bir "hata" olduğunu açıkladı ve "özür" diledi. Peki, bir özür neyi değiştirir ey insan?!
  • Deadgirl diye bir film var imiş. İsmine bakıp aldanmayasın ey okur! Korku filmi deyip geçmeyesin. O film ki, gerçek'i vuruyor yüzüne. İnsan, kötüdür diyor. Zaman ayır, izle!
  • Uğruna ölünebilecek tek insan bulsam, bi nanosaniye bile durmaz, atardım kendimi camdan!
  • Kahve falları geleceği hiç mi hiç yansıtmıyor. Akıl edemediğim onca şey arasında bu da var. Artık büyü nosta!
  • Ananem yalnız kalmasın diye ona aldığımız minicik kuşu, "kuzucum" diye seviyor. Yaşlanmayı çekiyor canım!
  • Bu blogda kayıp bir "mart ayı" var. Arşivde eksik bir parça. 
  • Neyse ki hayaletlere ve pana inanıyorum. Bi de limonlu sodayla, krokanlı pastaya.
  • "Şimdi biz mutluluğumuz kadar uzun sürecek bir mutsuzluğa hazırlanmalıydık." diye yazıyordu okurken titrediğim o kara kitapta.

13 Nisan 2011 Çarşamba

Nosta Nasıl Yalnız Kaldı?!


- Meraba, ben nosta. Terk edildim!


1. Gün:
Çok çok  çok ağladım. Dostlarıma kalsa mutsuzluktan ölen ilk insan olacaktım. Ve fiyakalı bir cenaze töreni düzenleyeceklerdi bana. Dünyanın Kafka Kıyısı'nda deniz manzaralı bir yer bulmuşlardı bile.
Olamazdı, gerçek değildi. Birazdan birileri uyandıracaktı beni. Her şeyin bir rüya olduğunu görüp, şükredicektim. Olmadı.

2.Gün:
Çok çok ağladım. Sesim boğazımda bir hırıltıya dönüşüyordu. Nefes alamıyordum. Gözlerim Sahra Çölü'ne dönmüştü sanki. Bi damlacık gözyaşı yoktu. Sadece ölüm döşeğindekilerin o son nefesini hatırlatan garip hırıltı. Romantik bir yazar olsaydı, şöyle izah ederdi durumu Tanrı,
"Ben aşk'ı siz faniler mutlu olsun diye yarattım
Bilemedim onu oyuncak edeceğinizi.
Bu kadar üzülüp,
Son nefesinizi arar hale geleceğinizi."

3.Gün
Çok ağladım. Ağlarken düşünebildiğime göre iki gün öncesine nazaran daha iyi bir durumda olduğum söylenebilirdi. İnsanın neden ağladığını düşünüyordum. Gözyaşının tükenen ama yenilenebilen kaynağını. Merhametli olanlar usulca yanıma sokulup, sıcacık gözyaşlarımı elleriyle siliyor, "Lütfen ağlama" diyorlardı. Kindar olanlar "Sen hakkettin bunları, bu kadar şımartırsan olacağı buydu!" diye çivi çakıyorlardı çaresizlikten parçalanmış kalbime.

4.Gün
Ağladım. Onun hediyesi olan, tüm bu karmaşa sebebiyle yarım bıraktığım kitaba yeniden başladım. "Kimseye 'kötüdür' deme, onlar bilmeden iyilik edenlerdir." diye yazıyordu son sayfalarda. Avunmaya çalıştım. İstedim ki yeniden heveslenebileyim. Mutlu sonlu filmlere, karşılaşmamız imkansız olsa da roman kahramanlarına, bembeyaz defterlere verdim kalbimi. Uzun uzun uyudum.
.
.
.
.
.
.
.


Bugün
O hırıltılı sessizliğimin, o "ama ben çok özlüyorum"ların yerini herhangi bi'şeyle dolması muhtemel tuhaf bi boşluk aldı şimdi. Gittiğimiz barlar, cafeler, önünden geçtiğimiz apartmanlar, beklediğimiz duraklar yıkılsın istedim. İzlediğimiz filmler hiç çekilmemiş olsun, oturduğu koltuk parçalansın, almadan gittiği yüzlerce kitap, evvel zamanlarda aşkla ve umutla yazılmış onlarca sayfa mektup alev alev yansın istedim. Dünya bambaşka bir yer olsun istedim. Olmadı. Olmasını beklemek saçmalıkların daniskasıydı.

Bugün, olabileceğimi sandığımdan çok daha iyiyim. Gerçekle giriştiğim bir savaştan daha tarihî bir yenilgiyle çıktım. İş ki, savaşacak gücü yeniden bulabilmekte.

"Kardia moro mu kardia
Kalsın üstü aşkımın dönme bir daha.." 



Related Posts with Thumbnails