20 Eylül 2010 Pazartesi

kirpinin zarafeti ya da yaşamaya değer

"yıldızların peşine düşenin sonu,
kavanozdaki kırmızı balık olmaktır."

hani bazı kitaplar vardır, kendilerine hayran bırakırlar, bitmesin istersiniz. her sayfayı ince ince okursunuz ama sonunu merak etmezsiniz. önem taşıyan sonu, başı, macerası falan değildir, mühim olan baştan sona kitabın kendisidir çünkü. öyle bir kitaptı kirpinin zarafeti.

kitabı hatmettikten kısa bir süre sonra senaryolaştırılıp, filminin de çekildiğini öğrendim. bi heves buldum sonra, hemencik izledim. madam michel'in o karanlık odası, ölümle acısız bir şekilde yüzleşmeye karar veren küçük paloma, antidepresanla ölen balık, sürekli çekim yapan bir "gizli" kamera, lüks bir apartman ve belki de çok geç olsa bile kapıyı çalan aşk ihtimali.

gözünüzde nasıl bir "şey" canlandı, inanın hiçbi fikrim yok. ama bildiğim bi'şey var: kirpinin zarafeti, sıradan, öylesine yazılmış bir kitap değil. ruhu olan kitaplardan. (öyle derler ya!) ve film; yaşamaya değer'de öyle sıradan, donuk bir fransız filmi değil.

öle gebere okuduğum kitabın filmini büyük bir aşkla ve hayranlıkla seyretmemi sağladığı için ve beni bir gramcık bile hayal kırıklığına uğratmadığı için, pek sevgili yönetmen hanım mona achache'ye sevgilerimi yolluyorum ve diyorum ki, hiçbir şey için değilse, paloma ve madam michel'in sımsıkı, o içli kucaklaşmaları için bile izlenir bu film.




Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails