4 Eylül 2010 Cumartesi

"gereksiz" sıfat



gereksiz niteleme- oysa ötekini ne kadar tanıyoruz ki onu nitelemelerle boğalım, olmayan şeyleri yükleyelim ona ya da nitelemelerle yagılayalım- bu anlamda, karşımızdakine derdimizi anlatırken (sözgelimi ona aşık oluşumuz) kullanılan her sıfat (her, "seni çok seviyorum") yine de tamamlayamayacaktır işlevini, çünkü dilin engellemelerini sıfatlarla aşmak neredeyse imkansızdır. ve bana kalırsa bilinç sıfatları algılamayan bir yapı.

adı üstünde, niteleme; aklı başında hangi insan bir başkasının kendisini nitelemesini (yargılamasını)ister ki? sıfatların olmadığı ve ilişkilerin bu denli abartılı değil de (aşk için olduğu gibi ayrılık anları için de geçerli olabilir bu) daha sessiz, sadece iki kişiyi ilgilendiren bir tarzda yaşanması hoş olabilirdi. olmaz ama değil mi? bu imaj çağında böylesi bir sessizlik çekilmez birşey gibi geliyor bizlere. bağıralım, "seni çok ama çok seviyorum" diyerekten; bağıralım, "sen dünyanın en aşağılık adamısın" diyerekten ve bunların gerçek olduğunu düşünmeye devam edelim. çünkü sıfatlar kendi inanışlarımızı yansıtıyor ve her kullanışımızda rahat hissettiriyor sanırım.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

O iki kişiye ait öykülerdeki sessizilk ve derinlik olmadğından belki de bu kadar bol ve gereksiz niteleme.İmaj çağı olduğundan olsa gerek sözlerin anlamsızca yitip gitmesi dillerde.Saklı bir neden ise,gerçeği hissetmekten korkmak olabilir.Bu kadar sahtelik içinde garip karşılamak sessizliği şaşılacak şey bile değil.

Related Posts with Thumbnails