2 Eylül 2011 Cuma

Lütfen Ölmeyin Bayım!



Ayrılmak dediğimiz şey, O'na dokunma hakkımızın elimizden alınması. Delirmek, bu hak başkasına verildiğinde başlıyor.

Zia -yukardaki afişte ortada oturan esas oğlan-, delirme'nin de hakkını verenlerden. İç parçalayan bir intihar sahnesiyle başlıyor Wristcutter: A Love Story. Sonrasında cennet ya da cehennem yok. Ki biz ikisinin de bu dünyada olduğunu biliyorduk zaten. Sadece intihar edenlerin gittiği bir garip diyar, belki de bir yokülke'de buluyor kendini Zia. Alışmaya çalışıyor, pişmanlıklarını düşünüyor, bir daha intihar edebilme riskini hesaplıyor. Ona verilen ikinci hayatında da mutsuz. Daimi mutsuz ve bu mutsuzluğu yüreklendiren sebepleri var.

Bir gün apar topar girdiği bir markette eski sevgilisinin de intihar ettiğini duyuyor. Ve filmimiz aşk hikâyesinden, yol hikâyesine devşiriliyor. Eski sevgiliyi arama hikâyesi, yeni aşklara kapılma telaşı. Yanlış anlaşılmalar, verilen sözlere edilen ihanetler, yalanlar, kaybolmalar, bıkkınlıklar, mucizeler, hayata döndüren dostluklar.

Bu filmi izlemesen de olur sevgili okur, "Bu kadar çok istediğin sürece gerçekleşmeyecektir. Olmasının tek yolu, senin için artık önemli olmaması." sözünü başka bir yerde de olsa öğren, duy, hisset. 



Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails