başkası olduğun yer, leyla ipekçi'nin elinden çıkma dua gibi roman, öykü ya da şiirsel düzyazı. siz ne demek isterseniz o aslında. kahramanımız sabah ezanı sonrasında evden çıkar ve istanbul'u arşınlamaya başlar. kendi kendiyle konuşarak, kaybettiği babaannesini, ölümü, hayatı, çocukluğunu, evliliğini, aşkı, huzuru, tanrı'yı düşünür, düşünür, düşünür...
"merhameti başka eski erdemleri küçümseyenler, içinde öldürme sahnesi olmayan filmlere film demeyenler var."
"taşın taş olma hakkı için birinizin fedakarlık etmesi gerekiyor yalnız.."
"artık sana dokunamam sevgilim! en büyük yalancıdır hissettiği gibi yaşamıyorsa insan. bunca kırık kemik arasında hiçbir şey olmamış gibi sana dolanamam."
"kendini ona buna ifade etmek diye bir şey yok ey hümanist kelebekler!"
"demli çayını yudumlarken dünyadaki büyük unutuluşu düşüneceksin, neydi bir türlü hatırlayamadıklarınız... unutmak istediğin ne varsa, tedbir olarak kapıların eşiğinden birer hayalet gibi sallandıracaksın. bir hayalet, anıların ruhuna sahiptir ve yüksekten inerek yayılır, her aralığa bırakır unutulmaz formatını."
"insanın ani yok oluşuna en çok kurutulmuş bitkilerle baharatlar kafa tutuyor."
"... çünkü tarçın biraz da tatlı bir baş dönmesi, nahoş bir gök gürültüsü, bacağındaki, kolundaki morluklara rağmen saçları rüzgarda salınan bir annenin iskeleye vuran kıvrımlarıdır."
"zeus, apollon ve diğerleri bugünkü pembe dizilerin ilkçağ versiyonu olabilir mi?"
"bazı ruhları daima ilkel bularak nasıl eşitlik martavalları atmayı sürdürebilirsiniz, anlamıyorum."
"kendi olarak kalabilmiş yüzlere bakarken, asıl kıymetin işte bu insan iddiasızlığına teğellenmiş olduğunu fark edecektim."
"ezilenlerin ezmekten başka çıkışı kalmadığı dünyada kurban metafiziği peki, sizi ilgilendirir mi?"
"içmeden derin konuşamayanlar, başkasını sevmeyenler, sevişemeyenler olacağı gibi etrafımda, bir iki kadeh devirdikten sonra hakiki olabilenler, kendilerini ancak rahat bırakabilenler, iç dünyalarını dışa vuranlar da olacaktı. içenlerin hükmünü kimse veremezdi elbet ama ben artık hep biraz sarhoş dolaşacaktım."
"hayatın, bilincin, akıl ve niyetin merkezi ey kalp,
kuşlar şimdi senin dilinden konuşuyor."
hamiş: bu kitabın arzu arda sedefçigil tarafından hediye edilmiş olması daha bir hevesle, büyük bir aşkla okunmasına sebep olmuştur. (bunu saklayamazdım arda!)
leyla ipekçi, kanat kitap, 2005
1 yorum:
"içinde öldürme sahnesi olmayan filmlere film demeyenler var"
Benim için yazılmış olmalı :(
Biraz zorlayarak olsa da severek okudum.
Yorum Gönder