18 Temmuz 2010 Pazar

phillippe sollers'in sabit tutku'su

sabit tutku, anlatıcıyla kendisinden on beş yaş büyük avukat sevgilisinin, bana göre "garip", sollers'e göre "mutlu" aşkının öyküsü. daha detaycı olursak şunu diyebiliriz: sabit tutku, beyni yıkanmış tüketim toplumuna yazılmış farklı bir yaşamöyküsü değil bir reçete: intiharın eşiğinden dönüp bir devrimi kucaklamanın, kendi devrimini yaratmanın yolları..



"hiç kimse kendi isteğiyle doğmadı mı? hayır, doğru değil bu."

"on iki yaşındayız. bütün aşıklar on iki yaşındadır, yetişkinlerin öfkesi de bundan kaynaklanır. onun gülüşü, benim gözümde diğer tüm gülüşlerden farklı olmaya başladı, şimdiye dek hiç kimsenin böyle güldüğünü duymadım, tek bir akışla, başın arkasından gelen bir gırtlak şelalesi adeta, sırttan, profilden, aşağıdan ve yukarıdan gelen bir gülüş, sebepsiz bir sevinç gülüşü, yalnızca var olmanın sebep olduğu bir gülüş, gerisinin canı cehenneme."

"şeytan vardır, kendisiyle yüz defa bizzat karşılaştım. tanrı'nın varlığı ise daha az kesin, gizli bir eğilimdir belki de. şeytan polistir, tanrı ise kanun kaçağı: bu çok komik."

"asıl söz konusu olan bıyık altından gülmek değil, gülmektir, gülüşün keşfettiklerine bakacak güce sahip olmaktır sorun."

"her şey artık yok olmuş büyük bir mutluluğu çağrıştırıyor, o mutluluk var olmuştu oysa ki, işte onun işaretleri, kalıntıları."

"..insan kıçının akıl yürütmelerde üstün gelmesini sağlayan ümitsizlik, aşırıya kaçan kararsızlıklar, insanın içini oyan hayaller, romanlar, beklenmedik şeyler, yapılmaması gerekenler, ölü bir yanılsamanın leşini bekleyen esrarengiz bir akbabanın kimyasal tuhaflıkları, tahtakurusu kabuklu karanlıklar, gururun korkunç saplantısı, derin şaşkınlıkların telkinleri, karanlık dualar, mantığı açmaza sürükleyen kanlı basamaklar, ceza görmeksizin ıslıkla çağrılan mantık, üstü kapalı cesaret kaybının srahoş saatleri, çocuk gibi düşünmeyen kişiler..."

"bana yatağını nasıl hissettiğini söyle, sana olduğun ölüyü söyleyeceğim. bana nasıl seviştiğini söyle, sana nerede düşündüğünü göstereceğim."

"bir gecenin içinde en az üç gece var."

"çok ciddi şeydir mutluluk, soruların sorusudur, avrupa'daki, amerika'daki, afrika'daki, çin'deki sonsuz yeni fikirdir. mutluluğun olmadığını mı söylüyorlar size? inanmayın. boka bulayıp mı satıyorlar size onu? ısrar edin, vazgeçin, ümitsizliğe kapılmayın. size gerçek olanın dehşet, çürüme, sefalet, ölüm olduğunu mu tekrarlıyorlar? yolunuzu değiştirin, başka kaldırıma geçin, mezarlıkların, okulların, banliyölerin, fabrikaların, adli tıp'ın, hastanenin önünden geçerken adımlarınızı sıklaştırmayı öğrenin. televizyonunuzu kapatın. sizi her türlü sıfatla anmalarına izin verin: sorumsuz, korkak, bencil, tembel, ahlaksız, iğrenç. pencereyi açın, bir ağaca bakın. şu cümleyi yüz kere yazın bana: onun adına, ona rağmen, böyle gerekiyor, baş eğmez bir istek ve demir gibi bir kararlılıkla, sulu gözlü insanlığın korkunç geçmişini inkâr etmeye geliyorum."

"devrim tutkularla ilgili bir dramdır, demişti dolunay veya venedik balkabağı kafalı çinli, dalgalanan efsanevi yaşlı kaplumbağa, pekin'in sakin bunağı ve ben cümleyi kendim için tercüme ediyorum: devrim, sürekli değişen bir dramdır, sabit bir tutkudur, asla zannedildiği gibi olmayan bir aşk hikâyesidir."

"hep toplumsal. toplumsal antlaşma, toplumsal anlam, toplumsal gelecek, toplumsal ıstırap, toplumsal gösteri. topluma duyulan bu inanç bugüne dek görülenlerin en tuhafı."

" - yahudi değilsiniz? / - kimse mükemmel değildir."

"sabit tutku diyorum çünkü, değişmekten, hareket etmekten, kendimle çelişmekten, ilerlemekten, gerilemekten, gelişmekten, evrim geçirmekten, kaymaktan, azalmaktan, şişmalamaktan, zayıflamaktan, yaşlanmaktan, gençleşmekten, durmaksızın tekrar yola koyulmaktan yoruldum, sonuç olarak yalnızca bu tutkulu sabitliği takip ettim.

"beni yaşayanın, beni ölenin, beni kullananın, şekillendirenin, terk edenin, geri alanın, evirip çevirenin o olduğunu söylemek istiyorum. onu unutuyorum, onu hatırlıyorum, ona güveniyorum, o benim içimden bir yol açıyor kendine. o ben olduğunda, ben kendim oluyorum. beni sarıp sarmalıyor, beni bırakıyor, bana öğüt veriyor, kaçınıyor, uzaklaşıyor, bana yeniden katılıyor. ben onun suyunda bir balığım, onun çoğul isminde bir ismim. benim doğmama izin verdi, beni nasıl öldüreceğini de bilecektir."

sabit tutku, philippe sollers, yky 2004

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails