11 Aralık 2010 Cumartesi

Ara-lık


Bir mevsimi özlemek bir şehri özlemekten daha zordur ey insan! Zordur çünkü mevsimin içine hapsettiği, içine çektiği anılar da gittiğin her yere koşarlar peşinsıra. Anı dediğimiz yazıya kolaydır da ruha azab verir. Bu azab ki geçmişe bakıp bakıp iç geçirmene, iç çekmene, içine atmana, içli içli ağlamana sebep olur. “Ucu iç’e varan tüm hadiseler dehşetlidir.” diyorsan sana doğru ara-lık duran o kapıdan sorgusuz sualsiz gireceksin içeri. Kış’ı seveceksin. Er ya da geç kardan adam yapmadan geçen çocukluğuna, suratının ortasına “şak” diye yemediğin kar topuna, oyun oynarken bile köşe bucak saklanmış olmana yanacaksın. Ve hatta sadece çocukluğuna yanacaksın.

Ara-lık. Dünyayla tanıştığım ay. Dünyamı keşfedişim ilk hecesi. "Ara" ?!

Bugün şehrime “kar” yağdı. Ben hiç durmadan, nefes almadan, yazmazsam ölecekmişim gibi sanki Arda’ya mektup yazdım. Ben yazdıkça gökten çocukluğum yağdı! Yeminle bak, sana şunları yazan gözlerim gördüler o kırmızı eldivenli minik kız çocuğunu.

O minik kız çocuğu ki, bugün anladı bir kardan adama atkı takıyor olmanın onu yok ettiğini. İşte bu sebepten ki, gördüğün resimde bir "atkı" yok. Yani bir "sır"da yok.

Akıl erdiremediğim, ne geri dönebildiğim ne döndürebildiğim çocukluğumun kardan adamları, siz de affedin beni!

Bu arada, kar'ın beyazlığına aldanmayıp, ona "karakış" diyenler, ben hiçbi zaman affetmeyeceğim sizi!

2 yorum:

Deli Anne dedi ki...

waowww.. ne güzel bir yer burası... sağ cenahta yer alan az ama öze giren, benim de sevdiğim ama bazılarını bilmediğim yazılara ve görsellere ve aralarındaki uyuma bayıldım.. elinize sağlık

nosta dedi ki...

teşekkürler!

Related Posts with Thumbnails